top of page

Süper Lig Şampiyonu Galatasaray'ın Sezon Analizi!

Galatasaray, bu sezonu şampiyonlukla bitirdi. Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, geçen sezonun bitmesinin ardından oluşan tablo sarı kırmızılı takım için iç açıcı değildi. Geçen sezon, 2 defa hoca değiştirmiş, yönetimi değişmiş adeta bir kaos içerisinde olan bir Galatasaray vardı. Bu sezonun başında ise yapılan doğru transfer hamleleri ve doğru oyunla birlikte bu tablo tam tersine döndü. Biz de bu tablo nasıl oluştu, Galatasaray sezon boyu nasıl bir oyun ortaya koydu bunu ele alacağız.


Galatasaray
Galatasaray

Galatasaray sezon boyu aslında oyunu oturduktan sonra topa sahip olmayı seven bir takım görüntüsü verdi. Bu sezon bunun istisnaları olsa da maçların çoğunda topa sahip olan takım Galatasaray’dı. Galatasaray gibi büyük takımların aslında böyle istatistiklere sahip olması doğaldır. Camia, taraftar gibi etmenler takımın böyle bir oyun oynamasına doğrudan etki edebilirler. Bu diğer büyük takımlar için de geçerlidir. 34 maçta %56,82 gibi bir topa sahip olma verisiyle de bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Tabii Galatasaray’ın ana oyun felsefesi direkt oyun olduğu için bu sayının %60-65 bandında olmadığını söylemek gerek.


Galatasaray’ın oyun kurulumuna baktığımızda karşılaştığımız senaryo lig boyunca aynıydı. Merkezde Torreira, geride 2 stoper tandemiyle birlikte geriden kısa paslarla oyunu kuruyordu Galatasaray. Oyun kurulumunda ana faktör her zaman Torreira oldu. Pasları ve arka bölgedeki alan hakimiyeti çok üst düzey olan bu adam sayesinde Galatasaray geriden rahatlıkla çıkabiliyordu. Stoperler enlemesine bir genişlik yaratırken -ki amaç rakip presini dar alana değil geniş alana yaymaktı- beklerden biri geride pas opsiyonu oluyor. Diğer bek ise hücumda derinlik yaratmak ve rakip presini azaltmak adına daha yüksekte konumlandığını gördük. Merkezde ise Oliviera ve Mertens’in kenar oyunculara daha yakın oynayıp yine rakibin presinden kurtulmak adına kenarda sayısal üstünlüğü sağladığını söyleyebiliriz. Ancak tabii bu oyunun da defoları var. Nitekim bunu Trabzonspor analistleri iyi analiz ettiler ve maçta da uyguladılar. Hatırlarsanız Trabzonspor’un attığı gol, Galatasaray’ın geriden oyun kurarken kaptırdığı topla birlikte gelmişti. Bu olayın ardından -aslında tamamen bu olaya da bağlamamak gerek- Galatasaray geriden oyun kurarken zorlandığı anlarda topu ileriye uzun oynamaya başladı. Ancak bu durum sadece baskı geldiği için değil, alternatif bir oyun planı olarak da karşımıza çıktı. Muslera’nın kullandığı uzun toplarda Galatasaray’ın asıl amacının 1. top değil 2. top, yani ribauntlar olduğunu gördük. Kenar oyuncularını merkeze atarak, kazandığı bu ribauntlarla birlikte mümkün olan kısa sürede rakip sahaya veya rakip ceza alanına ulaştığını izledik. Deplasmanda oynanan Fenerbahçe maçı bunun en iyi örneğidir diyebiliriz.


Galatasaray'ın oyun kurulumu
Galatasaray'ın oyun kurulumu

Galatasaray, hücumda bu kadar geniş oynarken, defansif kurguda ise mümkün olduğunca dar bir kurguyu benimsedi. Rakibi dar bir 4-4-2 ile karşıladıklarını söylemek gerek. Takım halinde 10 kişiyle birlikte top hangi bölgede ise o bölgeye doğru hareketlendiklerini ve sezon boyu sağladıkları defansif disiplinle birlikte, takım savunmasında kompakt bir yapı oluşturdular. Bu dar yapı Galatasaray’a, topun olduğu bölgede sayısal üstünlüğü sağlarken, rakiplerine ise topla temas halinde bulunabilecekleri alanı daralttı ve top kayıplarına sebep oldu. Tabii bu söylediklerimiz 1. ve 2. bölge savunmasını kapsıyor.


Galatasaray'ın rakibi karşılaması
Galatasaray'ın rakibi karşılaması

Galatasaray rakip sahada ise yani 3. bölgede ciddi bir ön alan presi yaptı. Bunu çoğunlukla 6 oyuncuyla birlikte yaparak rakiplerini zorladılar bu bir gerçek ancak topla geriden çıkarken oldukça iyi olan bazı takımlara karşı zorlandılar. Karagümrük maçı bunun en büyük örneğidir ve Galatasaray o maçta puan kaybetti. Oyun felsefesi olarak yıllardır artık Galatasaray’la özdeşleşmiş bu ön alan presini yaparken, bu sezon geride oldukça ciddi boşluklar vermişti Galatasaray. Okan Buruk bunun çözümünü Torreira’yı o prese dahil etmeyerek buldu. Geride oyunu domine eden ve süpürücü diye tabir ettiğimiz görevi fazlasıyla yapan Torreira’yı ileriye baskıya göndermek alınabilecek bir risk değildi. Nitekim Okan Hoca da bu konuda her maçta diretmedi ve Galatasaray’ın oyunu evrildi.


Galatasaray’ın genel hücum anlayışı ise ligin ilk yarısı başka, ikinci yarısı başka bir yapıdaydı. Bunu aslında direkt Kerem üzerinden rahatlıkla okumak mümkün diye düşünüyorum. Keza sadece ligin ikinci yarısı yaptığı asistlerle asist kralı olmuş bir oyuncudan bahsediyoruz. Bu çok acayip bir başarı. Bu başarının gelmesi de yine Galatasaray’ın oyunun evrilmesiyle alakalı. Icardi’nin takıma tam anlamıyla monte edildiği noktadan itibaren, Kerem artık kenarda, iç koridorda ve merkeze evrilmesiyle oyun kurucu rolünü benimsedi veya Okan Hoca ona bu ceketi giydirdi. Kerem’in geçtiğimiz senelerdeki oyununu hatırlarsanız, daha çok kenarda görmeye alışık olduğumuz ve golü oldukça fazla arayan ve bulan bir oyuncuydu. Ancak Okan Hoca ile birlikte yelpazesini daha da genişlettiğini buna bir de pasörlük becerisini eklediğini gördük. Icardi ile yakaladığı uyum, ona kenardan ve merkezden çıkardığı şut ve gol pasları, Galatasaray’ın bu sezon için en büyük tehditlerinden biri oldu.


Bütün bu sistemin oluşmasında en büyük pay tabii ki teknik heyetin. Okan Buruk ve ekibi, belli bir oyun anlayışında sürekli olarak ısrar etmediler. Galatasaray’ın bu sezon bu kadar iyi gidişinin ve şampiyonluğun gelişinin anahtarı aslında burada yatıyor. Yaptıkları hatalarda ısrarcı olmamak ve hemen alternatifleri denemek en doğru yoldu. Her maç aynı oyun anlayışıyla çıkmamaları, rakibe göre bir plan çizmeleri ve sorunlara karşı buldukları hızlı ve doğru çözümlerle Galatasaray şampiyon oldu.


Gözlemlediklerimle Galatasaray’ın oyun anlayışını sizlere aktarmaya çalıştım. Okuduğunuz için teşekkürler.


Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!

Kommentare


bottom of page