2021 sonu itibariyle Roland Garros turnuvalarının, turnuva özelinde anlamlı olmasından çok; son dönemde 2'li rekabetin nasıl sonuçlanacağı merak konusu uyandırıyor. 2'li rekabetten kastımız tabiki Nadal, Djokovic Grand Slam sayısı rekabeti. Sonucu önceden belli olsa da Djokovic'in aşısızlıktan ötürü katılım durumu negatif sonuçlanınca, Rafael Nadal turnuvaya bir adım önde başlıyordu tabiri caizse. Üstelik son dönemde Novak'ın kalesi olarak nitelendirilen Amerika'da. Nadal'da ise tek hatta en büyük sorun karın sakatlığıydı.
Nadal Wimbledon'da destansı Fritz galibiyetinden sonra çekilmek zorunda kaldığından beri gözünü bu Grand Slam'e dikmişti. Ancak seviyeler yükseliyor, neredeyse her geçen gün yeni bir yıldız yükseliyor, kısaca zorluk faktörü çoğalıyordu. Açıkçası bu turnuva öncesi Medvedev, Alcaraz, Nadal ve diğerleri şeklinde gidiyordu favori sıralaması. Ancak bu isimlerin ardında azımsanmayacak isim listesi o kadar çoktu ki...
İlk turda Tsitsipas ve belki de Dominic Thiem'in elenmesi, ikinci turda ise Auger Aliassime ve Hurkacz'ın elenmesi turnuvanın çok sert geçeceğini kanıtlıyordu. Nadal ise belki de Grand Slam geleneğini yapıyor ve ilk turlarda ilk seti kaybederek maçı 3-1'le geçiyordu. Bu turlarda diğer maçlar daha beklenilen doğrultuda geçiyordu ancak turnuvanın getirdiği enerji bir şeylerin ters geçebileceğini gösteriyordu.
4. turda ilginç iki isim karşı karşıya geliyordu, Nick Kyrgios ve Medvedev. Kyrgios bu maçı 3-1'le geçiyordu ve görece bir sürprize daha imza atıyordu. 3. sette yaptığı bir vuruş ise turnuvanın imza anlarından biri oldu. Karşı sahaya geçip, üstelik dışarıya çıkan bir topta backhand ile winner aldığını 'zannediyordu'. Üstelik bunu servis kırma puanında Medvedev gibi bir oyuncuya karşı yaptı. Ancak kuralları bilmediğini itiraf etmek durumunda kalmıştı Avustralya'lı raket. Çünkü rakip sahada temas, tenis kurallarına göre maalesef mümkün değil. Bunu profesyonel seviyede bilmemek ise sizi Nick Kyrgios yapabilen bir etken. Bu turda Nadal'da Tiafoe'ye eleniyordu. Tiafoe çok güçlü servislerle, Rafa ise zayıf oyunu ve karşı koyamamasıyla dikkat çekiyordu bu maçta.
Çeyrek finale girerken iki büyük favorinin elenmesi, turnuvanın gazı kaçmış bir balona dönmesine neden oluyordu. Çeyrekte en büyük maç Sinner-Alcaraz maçı oldu. Karşılığını da verdi 2 oyuncu. 5 saat 18 dakika ile inanılmaz bir tenis zevki vardı sahada ve kazanan 3-2 ile Alcaraz oluyordu. Bu turda Casper Ruud-Berrettini maçını Ruud 3-0'la geçiyordu. Sürpriz beklentisi vardı bu turda ve karşılığını da alıyordu tenis severler. Khachanov, Kyrgios'u 3-2'le saf dışı bıraktı ve içinden çıkılmaz maçlara gebe oluyordu Amerika. Yarı finalde Alcaraz Tiafoe'yi, Ruud Khachanov'u geçiyordu ve artık finaldeyiz.
Sürprizlerle geçen ilginç bir turnuvanın sonuna gelmiştik. Son 20 yılda Nadal, Djokovic, Federer'den en az birinin olmadığı az sayıda finalden birindeydik. Teelvizyon ratingleri de bunu gösteriyordu aslında. Modern dönemin en az izlenen finallerinden biri olmuştu Ruud-Alcaraz maçı. Ruud toprakta müthiş işler başarıp üzerine koyarak gelmişti buralara. Alcaraz ise daha az şaşırılan bir isimdi aslında. Henüz 19 yaşında olmasına rağmen bu turnuvada birkaç favoriden biriydi. Üstelik inanılmazdan da öte bir sezon oynuyordu. Açıkçası Sinner maçı kadar da zorlanmadı finalde 6-4, 2-6, 7-6 ve 6-3'le maçı 3-1'le geçip şampiyon oluyordu ve ilk Grand Slam'ini kazanıyordu. Ayrıca bu galibiyet ona, en genç Dünya 1 numarası olan raket ünvanını
kazandırıyordu. Alcaraz'ın bir yerlerde bu patlamayı yapacağı barizdi. Henüz 2.5 yıl önce İstanbul'da Challenger turnuvalarında sıska fiziğiyle görünen İspanyol raket fiziği ve oyununu inanılmaz geliştirdi ve buralara geldi. Federer'in bıraktığı, Nadal'ın bırakma arifesinde olduğu, Djokovic'in ise turnuvaya katılım engeli yaşadığı son dönemlerde üzerine koyarak geliyor. Bu başlangıç devam edeceğinin de sinyali olacaktır.
Comments