İngiltere Premier League tarihinde elde ettiği 9 şampiyonlukla bu ligin köklü takımlarından olan Merseyside’ın mavi tarafında işler son yıllarda istenildiği gibi gitmiyor. Everton, bundan sadece 5-6 yıl öncesine kadar "Top 6" takımlarının hemen ensesinde varlığını hissettirirken, geçtiğimiz sezon sadece 4 puanla kümede kalan, şu anda da 15 puanla Southampton ile beraber ligin dibine demir atmış bir takım haline geldi. Neden böyle olduğuna gelin bir göz atalım.
2020/21 sezonunda takımın başına Carlo Ancelotti’nin gelmesinin başta Farhad Moshiri ve ekibinin yaptığı en doğru şeylerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Don Carlo’nun gelişiyle Everton hem oyun olarak çok gelişti hem de camia olarak da iyice birbirine sımsıkı sarıldı diyebiliriz. İtalyan kurt hoca, Napoli’den Allan, Watford’dan Doucoure hamleleriyle merkezi güçlendirmiş, James Rodriguez’i de alarak takımdaki belki de tek yaratıcı oyuncu olan Sigurdsson’un yükünü hafifletmişti. Sezonu 6. sıradaki West Ham’ın yalnızca 6 puan gerisinde kapatarak 10. sırada tamamlayan mavilerde herkes gelecek sezona Don Carlo önderliğinde umutla bakıyordu. Ancak Real Madrid’den gelen bir teklifle Everton hocasız kaldı ve Ancelotti eflatun beyazlılarla sözleşme imzaladı. Belki de hatalar silsilesi bu süreçten sonra başladı. Takımın başına getirilen Rafael Benitez’in geçmişte Liverpool teknik direktörü olduğu ve Everton hakkında yaptığı açıklamalar herkesçe biliniyordu. Tüm bunlara rağmen Rafa’yı hoca olarak getirmenin Everton yönetiminin yaptığı bariz bir hata olduğu kanaatindeyim. Her ne kadar lige 4 maçta 10 puan toplayarak başlasalar da sonraki 15 maçta sadece 2 galibiyet alınması Benitez’in sonunu getirdi. Ancelotti ile oynanan pozitif ve pas oyununa dayalı futbol yerine daha direkt ve kontra atağa yönelik bir oyun oynanması, zaten ön yargılı olan taraftarları daha da perçinledi. Rafa Benitez’in önceki sezonun yıldızlarından James Rodriguez ile yaşadığı sorun, ardından da Lucas Digne’nin satılması, alınan kötü sonuçlarla da beraber Everton taraftarlarında bardağı iyice taşırdı. Bu zorlu süreçte takımı kümede tutmak için gelen Frank Lampard, Manchester United ve Leicester City maçlarından 4 elde etti, sonrasında ise ligin son 6 maçında topladığı 10 puanla takımı ligde tutmayı başardı.
Kabus gibi geçen 21/22 sezonunun ardından yaz transfer döneminde takımın yıldız ismi Richarlison’un Tottenham’a satışı 70 milyon Euro karşılığında gerçekleşti. Lampard’ın öncelikli amacı geçtiğimiz sezonki savunma tandemini güçlendirmekti. Bu doğrultuda küme düşen Burnley’den Tarkowski, Wolves’den Coady takviyeleri geldi. Orta alana eski oyuncuları Gueye, Manchester United’dan genç Garner ve Lille’den Onana hamleleri gerçekleşti. Hücum hattına ise Brighton forması giyen Maupay ve Burnley’li McNeil takıma katıldı. Ancak Richarlison’un gidişi sonrası yerine alınmayan yıldız veya lider ruhlu bir oyuncunun eksiğini Everton çok fazla yaşadı.
Lige ilk 6 maçta galibiyet yüzü görmeden başlayan Everton’da takım her ne kadar az gol yese de hücum anlamında da bir o kadar kısır kalıyordu. Maupay-McNeil transferlerinin gerekli katkıyı verememesi, Calvert Lewin’in yaşadığı sakatlıktan sonra eski formuna kavuşamaması, bunlara Gray ve Gordon’un formsuzluğu eklenince Everton akan oyunda çok fazla tıkanmaya başladı. Ligin son haftalarında buldukları gollerin çoğunun duran toptan olduğunu belirtmek isterim. Takımda istenen seviyede bir yaratıcı oyuncu bulunmaması, teknik direktör Frank Lampard’ı da üçlü bir formasyonla kontra oyunu oynamaya ittiğini söyleyebiliriz. Ancak ben yine de bu kadronun hakkının 19.luk olduğu kanaatinde değilim. Eldeki oyuncu grubunun kalitesinin ligde kalmak adına gayet yeterli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda her ne kadar Frank Lampard’ın hataları da olsa, ben burada asıl sorumlunun Everton yönetimi olduğunu düşünmekteyim. Yalnızca birkaç yıl öncesine kadar zirvenin en büyük takipçisi olan bu takımın son yıllarda içinde bulunduğu durum ortada. Ancelotti sonrası o kalibrede bir hoca getirmekten ziyade son yıllarında başarısız olan Rafa Benitez, henüz teknik direktörlük deneyimi kısıtlı olan Frank Lampard’ı getirmek yönetimin geçmişe nazaran vizyonunda bir gerileme olduğunu bizlere gösteriyor. Frank Lampard ismi takımla anılırken bir yandan da Vitor Pereira’nın ismi ciddi şekilde medyada yer almaya başlamıştı. Üstelik kendisi Fenerbahçe ile kötü günler geçirip yolların ayrıldığı bir isimdi. Türkiye Ligi ile Premier League'in farkını hepimiz biliyoruz. Bu durum bizlere Everton yönetiminin net bir şekilde başarısız olduğunu gösteriyor.
Artık bu kötü sonuçlara dayanamayan yönetim, Frank Lampard ile yolları ayırdı.
Takımın başına ise yıllarını Burnley’e adamış bir isim olan Sean Dyche getirildi. Dyche hocanın klasik 4-4-2 dizilimini kullandığını, topla oynamayı pek sevmediğini ve genelde kontra atak kovaladığını biliyoruz. Hocanın bu süreçte Everton takımını bu krizden ve küme hattından kurtarmak için kısa vadede doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. Bu zorlu süreci ve kriz yönetimini iyi bildiğini düşündüğüm Dyche hocanın sene sonunda Everton’u tehlikeli bölgeden çıkaracağına inanıyorum. Ancak uzun vadede neler yapabilir onu hep beraber izleyip göreceğiz.
Commentaires