Zor günlerin peşimizi bırakmadığı günler, haftalar, aylar hatta yıllar içerisindeyiz. Henüz taze yaşadığımız en taze acı maalesef deprem iken, yaşadığımız psikoloji yeni acılara önlem almaktansa, genel olarak unutma refleksi üzerine kurulu bizim coğrafyada. Elbette -umuyorum ki- bu unutulmamalı, olabilecek her felakete önlem alınıp, eskilerinden ders çıkarılmalı. Bizde bu konuyu, taze gündemimiz yaşanan felaket sonrası spora yansıması üzerine ele alacağız.
Geçtiğimiz hafta sonu Fenerbahçe-Konyaspor, Beşiktaş-Antalyaspor erteleme mücadeleleri oynandı. Açıkçası bana göre ne oyuncuların, teknik direktörlerin ne de taraftarların çok da umrunda değildi oynanan maçlar, alınan skorlar. Ve bunun paralelinde bu insanlar 'Tam demokratik' her ülkenin sıradan bir vatandaşı gibi protesto haklarını kullanmak istediler. Sonrasında yaşananlar, konuşulanlar ise malumunuz... Özellikle Beşiktaş maçındaki oyuncak kampanyası gibi bir güzellik yaşanmışken bile bazı kesimler işin başka yönlerini, çok ilginç yönlere taşımayı tercih ettiler. Sonrasında bazı kulüplerin çok ilginç açıklamaları ise malumunuz...
Sporun, taraftarlığın, çoğu sivil toplum kurumlarının ötesinde gücü olan spor kulüplerimizi çok hafife alıyoruz çoğu zaman. Bizzat yerinden takip edip gördüğümüz Türkiye'nin spor kulüplerinin dayanışma kampanyaları, maddi, manevi verdiği desteklerin özünü sağlayan zaten bugün maçların seyircisiz oynanması ile 'tehdit' edilen taraftarlar. Bu kızılan, hakaret edilen insanlar bazen kendinden, zamanından, maddiyatından kısarak belli bir harekete imza attı, atmaya devam ediyor. Bu insanlar elbette her şeyi aynı düşünmüyor, bambaşka düşüncelere sahip. Biz ise gündemimizi bu dayanışmayı artırmak, teşvik ettirmeyi sağlamaktansa olayı bambaşka yönlerine çekip spor-siyaset birbirine karışmasın tarafına çekiyoruz.
Spor özellikle bizim gibi duygularını coşkulu yaşayan toplumlar için kişinin kendisini ifade etme, çoğu kişi için ise yaşam biçimi. Karşıt örnek vermek yersiz ancak hatırlatma anlamında; Konyaspor, Başakşehir, Rizespor tribünündeki taraftarların ya da 2017 yılında içinde çok sayıda sporcu ya da spor adamının siyasi bir kampanyaya katılmasının ya da yine bir spor kulübünün bazı kurumlara yakınlığı veya bazı kişilere yakınlığı sayesinde 'sebepsiz zenginleşmesinin' diğerlerinde üstünlüğü yoktur. Kişiler ve kurumlar kanunlar önünde eşittir ve elbette fikirleri de. Ülkede herkese, her şeye tepeden tırnağa eşitlik ilkesi benimsendikçe belli bir kalkınma görülebilir. Güçlülerin eşitsizliği olayı bambaşka yönlere getirir.
Comments