Hepiniz merak ediyorsunuzdur.
Suudi Arabistan Ligi'ne Ronaldo, Benzema nasıl gelebiliyor veya Messi, bu ligin kapısından nasıl dönüyor. Bu adamların amacı ne? Buyurun öğrenelim...
Bu uçuk paraların nasıl verildiğini öğrenmemiz için öncelikle bir kavramı iyi bilmemiz gerekir. PIF. Yani Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu. 1971 yılında oluşturuldu ve bugünlerde 514 milyar sterlini bulan bir hacme sahip. Bu fahiş paraların kaynağı da Suudi Arabistan'ın sattığı petrolden geliyor. Peki bu para nasıl Ronaldo'ya, Benzema'ya gidiyor. Anlatalım.
Bu PIF geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan Ligi'ndeki dört kulübü devraldı. Bu kadar yüksek bir paranın da alamayacağı bir şey de pek yok. Geçmişte çok benzer bir Çin Ligi örneği var yine devlet desteğiyle kulüplerin fahiş transferler yaptığı fakat o örnekte bile böyle uçuk bedeller yok.
Dile kolay Benzema'ya senelik 200, Ronaldo'ya 214 milyon dolar maaş veriyolar. Peki denetleyen var mı? Tabii ki yok. Suudi Arabistan, UEFA'ya bağlı olmadığı için Finansal Fair Play diye bir dertleri yok. İstedikleri kadar maaş veriyorlar yani.
Bir de Suudi Arabistan'a hatta daha doğrusu Arap ülkelerine karşı bütün dünyada bir olumsuz algı var. Katar'da gerçekleştirilen Dünya Kupası'na da bu ön yargı ile birlikte gidildi fakat gerçekten güzel bir organizasyon düzenlendiği için bu duvarlar ilk kez sarsılmıştı. Bu yıldızların da gelmesiyle birlikte bir dönüşüm sinyali verildi.
Şimdi soru şu: Suudi Arabistan devleti bu yatırımları neden spora yapıyor?
Burada iki farklı cevap var.
1. cevap Suudi Arabistan cephesinden geliyor: Diyorlar ki, orada yaşayan insanları spora daha çok teşvik etmek istiyoruz. Bir de bu kulüpleri daha da ilgi çekici kılarak, aynı Avrupa takımları gibi yabancı yatırım çekmek istiyorlar.
Al Shabab'ın CEO'su da bu amacı şöyle doğruluyor: "Ticari haklarla ölçerseniz, bu oyuncular büyük bir fark yaratıyor. Stadyumlara taraftar getiriyorlar, medyanın ilgisini çekiyorlar, bu da medya haklarını satıyor."
2. cevap ise Dünya kamuoyundan geliyor: Suudi Arabistan, bir Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmak istiyor ve bu şöhretin de Arabistan'ın yapacağı teklifi sağlamlaştırmaya yardım edeceğini düşünüyorlar.
Bazı argümanlar var ki, bizi 2. cevaba daha çok yaklaştırıyor. Arabistan'ın 2030 ulusal kalkınma
vizyonunda futbol çok önemli bir yer tutuyor. O yıla kadar ligin gelirini 120 milyondan 480 milyona çıkarmayı hedefliyorlar ayrıca piyasa değerinin 2,1 milyar dolara çıkmasını istiyorlar yani. Peki, 2030 yılında hangi turnuva oynanacak? Bildiniz. Dünya Kupası.
Futbolu kendi ülkelerinde yaygınlaştırma çabası da elbette var ama bu bir amaç değil araç gibi
görünüyor. Düşünün Suudi Arabistan Ligi'nde bu sezonki taraftar sayısı geçen yıldan %150 daha fazla. Ve konuşulan transferlere de bakılırsa bu oran katlanacak gibi görünüyor. Bugün Kante, Modric, Icardi gibi isimler çok ciddi teklifler alıyor ve bu sadece kamuoyuna yansıyan duyumlar.
Bir de bu arzunun başka bir boyutu daha var: Milli takımlarını güçlendirmek.
Suudi Arabistan'ın 24 yaş altı nüfus oranı %50. Ancak bu nüfusun çoğunluğu bir obezite problemi yaşıyor. Hükumet, altyapıya yaptığı yatırımlarla birlikte bu genç nüfustan nitelikli bir milli takım çıkarmayı amaçlıyor. Ve bence Suudi Arabistan futbolcuları, ABD'deki futbolculardan da bir yönden ayrılıyor. Niye bu benzetmeyi yaptım? ABD'de de futbola özendirme çabaları bundan yıllar önce başlamıştı fakat ülkedeki genç nüfus futbola çok gönülden bağlı bir grup değil. Suudi Arabistan'daki gençler ise bu sporu gerçekten seviyor. O yüzden doğru bir noktaya parmak basıyorlar.
Ancak her şey bu kadar toz pembe değil. Çok yakın bir geçmişte yaşadığımız bir Çin örneği var. Çin'in astronomik bedellerle futbolcu almasının altında yatan politika 2050'de Çin futbolunu dünyanın zirvesine çıkarma hayaliydi. Ülkenin eğitim sistemi bile futbola göre revize edildi yani. Ancak o miktarlara alınan futbolcular ve teknik adamlar, Çin'e tatile gelmişti. Bununla birlikte Milli Takım'dan hızlı bir başarı beklenmesi ve sonunun kısa vadede hüsran olması sebebiyle Çin Devleti bütün desteklerini çekti. Sonra ne oldu? Parasız kalan kulüpler birer birer iflasın eşiğine geldi.
Şimdi, Suudi Arabistan'da futbolcular benzer bir ciddiyetsizlik yaşayabilir mi? Yaşayabilir. Çünkü alınan futbolcular emekliliği yaklaşmış isimler ve tıpkı Çin Ligi'nde yapıldığı gibi taraftarın göz zevkine hitap etmek amacıyla sadece hücum oyuncuları satın alınıyor. Bu bir risk ve Çin'den fersah fersah daha çok para harcayan bir lig için yıkım daha da büyük olur.
İkinci risk ise sabır işi. Kabul etmek lazım. Bu bölgedeki futbol kültürü geniş köklere sahip değil. Ve az önce de söyledim Çin Milli Takımı'nın 2050'ye kadar olan bir hedefi varken 3-4 yılın ardından saha içindeki başarısızlıklarla birlikte direkt bir sırt çevirme eylemi gerçekleşti.
Suudi Arabistan'ın hedefi ise daha da kısa vadeli ve bundan birkaç yıl sonra olacak şeyleri ön
göremiyorum. Mesela 2026 Dünya Kupası'nda takım gruptan çıkamazsa, "Hani 2030'da çok güçlü bir takım olacaktık" daha 2. tura çıkamıyoruz eleştirisinin gelmeyeceğini kim garanti edebilir?
Tekrar Al Shabab'ın CEO'suna kulak verelim: "Doğru strateji uygulanırsa olmayacak bir şey değil fakat kolay olmayacak. Bu yoldaki en büyük engellerden biri, futbolda kabul edilmesi en zor şeylerden birinin değişim olmasıdır."
Bu değişim dediği de mesela futboldaki hakim gücün İspanyollardan İngilizlere geçme değişimi değil. Bildiğiniz futbolun merkezini Avrupa'dan Orta Asya'ya taşıma operasyonu.
Hiç kolay olmayacak. Ve bana sorarsanız çok mümkün bir şey değil. Geçtiğimiz yıllarda futbolda değişim olmasın diye Avrupa Süper Ligi girişimi engellendi. Oyunun merkezi de bu girişimden bence pek hoşlanmıyordur.
Bir de uygulanan yöntem de daha önceden test edilip onaylanmamış. O yüzden zor fakat birkaç yıl transfer piyasasını meşgul etmeleriyle birlikte, arkadaş ortamında konuşulacak çok konu çıkar.
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
コメント