Geçtiğimiz hafta milli maç arasıydı ve günler öncesinden milli takım için bir yazı kaleme almıştım. Ermenistan ve Hırvatistan maçlarına ilişkin görüşlerimi paylaşmıştım. Bu yazıda ise milli takımın gösterdiği performansı değerlendireceğim.
Ermenistan Maçı
Ermenistan maçının kadrosu açıklandığında ortaya çıkan şemada bazı sorunlar göze çarpıyordu. Nitekim bunu maçta da çok açık bir şekilde gördük. Kuntz’un daha önce hazırlık maçlarında denediği üçlü savunma anlayışını, bu maçta tercih etti. Buna karşı değilim. Üçlü savunmayı doğru tercihlerle kurguladığınız sürece kimse itiraz etmez. Kuntz’un tercihindeki hata: defanstan topla çıkışlarda yani 1. bölgeden 2. bölgeye geçişlerde topu kullanacak, pas dağıtacak bir oyuncuyu kullanmamasıydı. Merkezde Hakan-Orkun ikilisinin tercih edilmesi mantıklıydı ancak bu ikiliye ek olarak az önce bahsettiğim hususu sağlayacak oyuncu tercihi olmayışı oyunu kurmamızı zorlaştırdı.
Ermenistan tarafı ise bizi tamamen derinde, kalabalık karşılayan ve ardından geçiş kovalayan bir görüntü verdi. Bizim, oyunu tam anlamıyla rakip sahaya yıktığımız ama alan bulamadığımız durumlarda, arka üçlümüz çok ileride ve geniş kaldı. Merkezde Orkun-Hakan ikilisini de topla buluşturamadığımız için sürekli kanatlardan oynamak zorunda kaldık. Bu da bizim fazlaca top kaybı yapmamıza sebep oldu. Buna ek olarak Ermenistan’ın Enes’e özel bir önlem almış olmasıyla Enes’i de oyuna sokamadık. Cenk’in de oldukça etkisiz kalması, ilerde çoğalsak da pozisyon üretemememize sebep oldu. İşte bu durumda Ermenistan yakaladığı geçiş hücumuyla öne geçti. İlk yarının bitimine yakın Orkun’un ceza yayının önünden düzgün vuruşuyla ancak eşitliği sağlayabildik. İkinci yarı ise Kuntz yerinde değişikliklerle dörtlü savunmaya döndü. Kerem’in ve Salih’in girmesiyle birlikte hem hücumda hareketlilik hem de savunmadan çıkışlarımız rahatladı. Buna ek olarak ilk yarıda merkezde iki hücumcu oyuncuyla oynadığımız için merkezde çok boşluklar verdik, Salih değişikliğiyle bunu da bir anlamda önledik. İkinci yarı her ne kadar istediğimiz gibi geçmese de Enes ve Kerem’in iki akıllı hareketiyle birlikte öne geçtik ve maçı kazandık.
Hırvatistan Maçı
Kuntz Ermenistan maçında yaptığı tercih hatasıyla birlikte bu maça dörtlü savunma ve önlerinde Salih-Hakan-Orkun üçlüsüyle çıktı. Maça da iyi başladığımızı hele oynadığımız ilk çeyrek için beklentimin üzerinde olduğunu söylemem gerek. Özellikle takımın gösterdiği önde baskı oyunundan ziyade daha sakin ve set oyunu oynayacağımızı düşünmüştüm. Ancak bu böyle olmadı. Maçta geriye düşene kadar takımın oyun anlamında gayet pozitif şeyler gösterdiğini düşünüyorum. Sadece bitiricilik konusunda sıkıntı yaşadık.
Hırvatistan maçında çeşitli kırılma anları vardı. Bunlar Kerem’in kaçırdığı pozisyon, orada Kerem gibi bir oyuncudan gole gitmesini beklerdim ben. Hakan’ın sakatlığını da kırılma anı olarak düşünüyorum. Çünkü bu planlanan oyun anlayışını tamamen değiştirdi. Normalde sahada 6 numara oynayan Salih varken, Hakan-İsmail değişikliğiyle sahada iki 6 numarayla yer edindik. Tabii bu 4-2-3-1’e döndük anlamına gelmiyor. 6 numarada daha çok İsmail’i görsek de Kuntz’tan İsmail yerine Arda hamlesinin gelmesi daha doğru olacaktı. Ermenistan maçının ilk yarısı yaşadığımız problemin benzerini, bu maçta da yaşamış olduk. Merkezde iki 6 numarayla kaldık ve hücumda sıkıntı yaşadık. Geçiş oynarken de bağlantı kuramadık. İlk yarı bulduğumuz pozisyonları verimli kullansak şu an bunları konuşmuyor olacaktık ama maalesef konuşuyoruz.
Bu maç özelinde sosyal medyada sıkça dillendirilen bir mesele var. Fenerbahçelilerin Kerem’i, Galatasaraylıların Ferdi’yi suçladığı, Hırvatistan’ın golü bulduğu pozisyonda ne Kerem hatalı ne Ferdi hatalı. Takımın oyun planı gereği Kerem’in önde rakibe baskıda olması gayet doğal bir durum. Ferdi’nin de iki rakibin arasında aslında doğru yerde konumlandığını söylemeliyim. Keza birine gitse diğeri boşta kalacak, her ikisine de hamle yapabilecek bir mesafe kalarak doğru olanı yapıyor. Burada hatalı olan oyuncu Çağlar. Çağlar’ın genişlik sağlayıp Ferdi’nin çizgideki adamı marke etmesini sağlaması gerekiyordu. Çağlar yeterince açılmadığı için Ferdi bir ikilemde kalıyor. Mevzunun aslı budur. Halkımız özellikle futbolda, fanatizmden kaynaklı sürekli olarak birilerini “asıp, kesmesini” anlamakta zorlanıyorum.
Kuntz Tercihi ve Kuntz’un Tercihleri
Tercih kelimesinin kökeni Arapça, “ağır bastı” anlamına gelmekte. Milli takımı izlediğimiz son iki maçtan sonra, Stefan Kuntz’un kimlere karşı tartılıp ağır bastığını TFF yetkililerinin bir sorgulaması gerek diye düşünüyorum. Stefan Kuntz’un da çıkardığı 11’lere bakıp, seçtiği oyuncuların kimlere karşı “ağır bastığını” düşünmesi gerekiyor. Mesela ben Çağlar’ın neden ve nasıl 11’de yer bulabildiğini anlamıyorum. -Yeri gelmişken Çağlar’ı kötülemek gibi bir amacım yok, zaten kendini ispatlamış bir oyuncu ve kalitesi ortada- Anlamadığım mesele toplamda sezon boyu 260 dakika oynamış bir oyuncu nasıl oluyor da 11’de yer bulabiliyor. Oyuncu fiziksel anlamda iyi durumda olabilir, kalitesine zaten diyecek yok, bu kadar maç eksiği, maç kondisyonu ne olacak? Maçları açıp tekrar izleyin, ilk golleri malumunuz her iki maçta da biz yedik. Takımın gollere karşı her anlamda gösterdiği bir reaksiyon gördünüz mü? Sanmıyorum. Bence önemli bir diğer mesele de Ferdi’nin inatla sol bek olarak oynatılmasıydı. Sezon boyu sağ bekte gösterdiği performansla herkesin takdirini kazanan ve o bölgede oldukça verimli olan bir oyuncuyu neden ısrarla sol bekte oynattık?
İki maçtan sonra ümidimizi kaybedecek değiliz. Top yuvarlaktır, ne olacağı, kalan maçların nasıl biteceğini bilemeyiz. Ancak Stefan Kuntz şu iki maçta yaptığı tercihlerle sorgulanmayı hak etti. Haziran ayındaki maçlarda yaşanacak en ufak bir puan kaybında tepkilerin daha da artacağını öngörmek zor değil. Önceki yazıda söylemiştim tekrar söyleyip noktayı koyayım. Dilerim, “biz bitti demeden bitmez”e gelmeden bu işi bitiririz.
Comentarios