Sorunlu geçen 3 koca sezonun ardından Beşiktaş, lige olumlu bir hava yakalayarak başladı. Birkaç ay önce karalar bağlayan taraftar artık geleceğe ümitle bakıyor ve şu an tatmin oluyor. Kısa sürede bir şeyler değişti ancak ne değişti, nasıl değişti ve her şeyden önemlisi bu değişim kalıcı mı?
Tarih 5 Ekim 2023: Beşiktaş iç sahada Lugano’yu ağırlıyor. Koltuğu sallantıda olan eski başkan Ahmet Nur Çebi, koltuğu tepetaklak olan dönemin TFF başkanı Mehmet Büyükekşi ile birlikte maçı takip ediyor. 10 maçta 8 puan kaybedilmiş, başkanlıkta 4. yılını dolduran Ahmet Nur Çebi yönetimine tepki büyük ve oyuncular ıslıklanıyor. Beşiktaş 52’de Aboubakar ile skoru 2-0’a getirmesine rağmen protestolar tam gaz devam. Hatta protestolar saha ve yönetim ile sınırlı kalmıyor, öyle bir boyuta ulaşıyor ki federasyon başkanı kendisi aleyhine yapılan tezahüratlara dayanamayıp devre arası stadı terk ediyor. Dolmabahçe’de zaten var olan kaos yetmezmiş gibi 10 kişi kalan Beşiktaş son 10 dakikada yediği 3 gol ile sahadan 3-2 yenik ayrılıyor. Bu olaylar üzerine Şenol Güneş, miladı dolan ve aksiyon almakta sorun çeken Beşiktaş yönetimine yardımcı olurcasına maç akşamı istifasını başkana sundu. Azınlık bir grup dışında taraftardan en az tepki gören isim olarak Şenol hoca herkesten önce davranıp, ceketini alıp çıktı ve istemeden bir değişimin ilk somut adımını atmış oldu. Şenol Güneş’in aksine koltuk sevdasından vazgeçemeyen yönetim, ters giden bir şey yokmuş gibi seçimi 3 Aralık olarak belirledi. Zaten kontak kapatan Beşiktaş’ın 2 ayı daha gümbürtüye gitti. Hasan Arat, olağanüstü erken seçimde hemşerisi Serdal Adalı’yı bütün sandıklardan birinci çıkarak ezici bir üstünlük ile yendi. Kongre açık ara farkla kararını verdi ve değişim tamamlandı.
Arat, Türk futbolunda alışılagelmiş başkanlardan bir konuda farklı. Kendisi bir holding veya ön plana çıkan bir şirket sahibi değil, kamuoyunun tabiri ile üst düzey bir ‘beyaz yaka’. Beşiktaş kamuoyunda ise bu karşılaştırma, paralı ve parasız başkan olarak yapılıyor. Süleyman Seba’dan sonra Beşiktaş’ı hep ‘paralı başkan’ diye tabir edilen kişiler yönetti. Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Fikret Orman ve Ahmet Nur Çebi. Aynı zamanda bu isimler hep bir öncekinin yönetiminden çıkmış isimler. 4 eski başkan da Beşiktaş’ı yönetirken önemli başarılara imza atmış ancak bir o kadar da -özellikle ekonomik açıdan- zarar vermiş kişiler. Keza Hasan Arat’ın rakibi Serdal Adalı da eski başkanların yönetim kurullarında bulunmuş, ‘paralı başkan’ tabirine uyan bir isim. Yani kongre Adalı’yı, Arat’a rekor oyla tercih ederek bir nevi ‘paralı başkanlara’ da dur demiş ve açıkça bir zihniyet değişimi beklentisinde olduğunu göstermişti. Bu geri planda kalan çığır açıcı detay, bir değişimden ziyade bir dönüşümün başlangıcı olabilir. Modern Türk futbolunda örneği olmayan bu durum gelecek yıllarda başka camialara da sıçrayabilir. Mevcut başkan profillerinin bugün itibari ile kulüpleri ekonomik açıdan getirdiği yer içler acısı. Takımlarımız bankalar birliği anlaşması ile sırtını devlete dayamış durumda, devletin desteği olmadan neredeyse yok olacak halde. Tipik kulüp başkanı profili yerine sevk ve idare konusunda daha başarılı başkanlara yönelmek daha mantıklı olabilir mi? Hasan Arat ve Beşiktaş birleşmesi bunu bizlere bir demo sürümü niteliğinde gösterecek.
Olası dönüşümü bir kenara bırakıp değişime geri dönmek gerekirse de Beşiktaş büyük bir yükten değil, bir sürü dev gibi yüklerden kurtuldu. Amartey, Rebic, Colley, Aboubakar, Rosier ve diğerleri. Takım içindeki o olumsuz hava dağıtıldı ve yerlerine gelenler ile bambaşka bir çehre oluşturuldu. Immobile ve Rafa’nın Beşiktaş’a saha içinde kattıkları kadar saha dışında katacakları da değerli. Stoper tandemi Udokhai ve Paulista ile yeniden temellendirilirken; Ndour, Joao Mario ve Emirhan Topçu gibi yan parçalar da takıma katıldı. Süper Kupa galibiyeti ve Avrupa elemelerinde alınan iyi sonuçlar derken takım raya oturdu. Giovanni van Bronckhorst önderliğinde Beşiktaş takımı, her şeyden önce artık taraftarına hayal kurdurtabiliyor. Peki bu hamleler yeterli mi? Bir anlığına gerçek dünyaya dönersek, hayır tabiki değil. Çünkü Beşiktaş hem mali olarak hem de saha içinde ezeli rakiplerinin hala gerisinde.
Kara kartal bu yaz transfer döneminde maaşlar dışında sadece bonservise 20 milyon Euro harcadı. Bu sayı Fenerbahçe’de 50, Galatasaray da ise 35. Yani düz bir mantıkla Beşiktaş’ın artık ekonomik olarak ezeli rakipleri ile yarışamıyor olduğunu söylemek mümkün. Tabiki futbolu para dolusu bir çanta oynamıyor ancak aradaki makasın açılması, en basit şekilde takımların yedek kulübesindeki gücü bile etkiliyor ki Beşiktaş bu konuda da rakiplerinden geride. Ekonomik gerçekliğe baktığımız zaman Beşiktaş taraftarının bu takıma ve hocasına yapacağı en büyük yanlış; şampiyon olunmadığında veya başarısız bir sonuçta kızmak, sinirlenmek veya yıkıp dökmek olur. Başarının sırının devamlılık olduğu Beşiktaş camiası, artık özüne dönmeli ve kendi elindekine sahip çıkmaya başlamalı. Süleyman Seba, Gordon Milne’i iki sene şampiyon olamamasına rağmen kovmadı ve üst üste üç kez lig şampiyonluğu kazanıldı. Taraftar, Türkiye’deki yabancı hoca algısına rağmen Slaven Bilic’e iki sezon sabretti. O takımın çekirdeği daha sonra iki sezon üst üste şampiyon oldu. Son lig zaferinden beri yedi kez teknik direktör değiştiren Beşiktaş’ta istikrar namına bir şey görmek imkansız. Camia fabrika ayarlarını hatırlamalı ve artık bir şeyler değişmemeli, o şeyler dönüşmeli.
Beşiktaş’ı yönetenler önceki yöneticiler gibi anlık ve popülist kararlar yerine ayağı yere basan seçimler yapmak zorunda. Tren kaçıyor, rakipler gün geçtikçe güçleniyor. Değişim Beşiktaş’ı bir yere götürmüyor ve dönüşüm sürecinin artık başlatılması gerekiyor. Bu sebepten Beşiktaş’ın bir inşa döneminde olduğunun anlaşılması ve anlatılması çok gerekli. İşte tam burada başkan ve yönetimi devreye giriyor. Hasan Arat kendini eski başkanlardan ayıran özelliklerini ön plana çıkarmalı ve ezber bozan bu başkan profilinin vaat ettiklerini yerine getirmeli, kısacası farklı olmalı. Aksi taktirde siyah beyazlı ekip Türkiye’nin Atletico Madrid’i olma yolunda ilerler, hem kuruluş tarihleri de aynı.
Değişim; belli bir süreç içinde yer alan değişikliklerin tümü, dönüşüm ise olduğundan başka bir biçime ya da duruma girme halidir. Birkaç yıldır akan suyu tersine çevirmek için eski ezberler yerine, dönüşüm dediğimiz sürecin başlatılması gerek. Değişim tamamlandı, şimdi sıra dönüşümde.
Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
Comments