İnsanlar, şirketler veya organizasyonlar bir işe koyulduklarında kazanmaya başlayacakları o büyülü anı beklerler. Bazıları o büyülü anı bir türlü bulamaz pes eder. UFC için ise o büyülü an artık sabırlarının tükenmeye başladığı anda geldi. Batmakta olan ve yeni sahiplerinin elden çıkarmaya hazırlandığı şirket, o büyülü anı 22 Kasım 2002 gecesi UFC 40 ile birlikte yakaladı ve ondan sonra hiç kaybetmedi.
Gracie ailesi tarafından kurulan UFC, 1993 yılında düzenlenen UFC 1 gecesi ile büyük bir sansasyon yaratmıştı. Farklı dövüş sporlarından gelen dövüşçüler, bir kafesin içine girip kuralsız olarak dövüşüyordu. Maçların nasıl sonlanacağı bile muammaydı. Kafesteki hakem bile ne yapacağını ne zaman maçı bitireceğini bilmeyen bir haldeydi. Kuralsızlığın kural olduğu bir dövüş organizasyonu, herkesin bir anda dikkatini çekmişti. Fakat bu kuralsızlık pek uzun sürmedi. Organizasyon büyük bir ilginin yanında tepki de doğurmuştu. Bu yüzden her geçen gün kurallar eklenmeye başladı. Kurallar eklenmeye başladıkça organizasyon o büyük ilgiyi de kaybetmeye başlıyordu. Ayrıca şirketin en önemli isimleri birer birer Japonya’daki dövüş organizasyonlarına gidiyordu. Şirketin en gözde ismi Ken Shamrock’ı ise WWE’ye kaptırmışlardı. Yeni bir spor oluşturuyorlardı fakat dibe doğru gidiyorlardı.
2001 yılında Feritta kardeşler ve Dana White, 2 milyon dolar gibi bugün için cüzi sayılabilecek bir ücrete şirketi satın aldılar. Şirketi satın aldıklarında ilk iş dövüş gecelerini kumarhanelere taşımak oldu. Daha profesyonelce, daha ihtişamlı geceler düzenlemeye başladılar. Ellerinde yıldız dövüşçü olarak sadece Tito Ortiz ve Randy Couture vardı. Geceleri onları başrole koyup düzenlediler. Bütün bu çabalara rağmen şirketin büyümesi oldukça yavaş gidiyordu. Para kazanacaklarına dair umutları gün geçtikçe azalıyordu. Ta ki Ken Shamrock’u getirip Tito Ortiz ile eşleştirene kadar.
Tito Ortiz ile Ken Shamrock arasındaki mücadelenin geçmişi eskiye dayanıyordu. UFC’nin emeklemeye başladığı ilk yıllarda Shamrock, şirketi bir nevi domine ediyordu. Kendisi şirkette dövüşmezken bile kendi takımının dövüşçüleri her UFC gecesinde dövüşüyordu. Bu dövüşçülere üvey kardeşi Frank Shamrock da dahildi. Tito Ortiz, Shamrock’ın takımındaki dövüşçülerle yaptığı maçlardan sonra Ken Shamrock’a meydan okuyor ve ona hareketler çekiyordu. Bu olaylar neticesinde Tito Ortiz, bu kan davasının belki de ilk maçını 1999 yılında Frank Shamrock’a karşı yaptı. Daha denk güçlerin kapışmasına sahne olan maçta Frank, Tito’yu pes ettirmeyi başardı. Tito, mağlup olmasına rağmen aradaki rekabeti bitirmedi. Ken Shamrock için de bu kan davası bitmemişti. Çünkü ne de olsa Tito’yu yenen üvey kardeşiydi ve üvey kardeşi ile kendisinin de arası pek iyi değildi.
UFC, bu eşlemeyi ayarlayarak son büyük kartını oynadı ve gecenin ismini de bu rekabete yakışacak bir şekilde UFC 40: Vendetta (Kan davası) olarak koydu. Bu iki ağzı iyi laf yapan dövüşçü geceyi olabildiğince güzel pazarlamayı başardılar. Ana akım tarafından pek görülmeyen UFC, bu dövüş sayesinde ana akımda ilgi gördü. Karşılaşma FOX Sports, ESPN, USA Today gibi ana akım diyebileceğimiz mecralarda tartışıldı. UFC’nin kendisini göstermesi için bir kapı açılmıştı. UFC’nin ilk zamanlarını takip edip daha sonra bırakan insanları da kendilerine çekmeyi başardılar. Eskilerin güçlü figürü Ken Shamrock’ın yeni çocuk Tito Ortiz karşısında ne yapacağını merak ettiler. Zaten bir nevi eski ile yeninin mücadelesi gibiydi bu eşleşme. İlkel submission tarzında dövüşen bir efsane ile modern tarzda dövüşen yeni bir yıldızın maçıydı.
(Youtube videosu: https://www.youtube.com/watch?v=7PBdRCKjYm0)
22 Kasım 2002 gecesinde MGM Grand Arena’daki atmosferin diğer UFC gecelerinden daha farklı daha heyecanlı olduğu görülüyordu. Eğer gecenin tekrarını izlerseniz bu atmosferin büyüklüğünü sunuculara hatta efsane hakem “Big” John McCarthy’e bakarak anlayabilirsiniz. McCarthy, bu geceden nasıl etkilendiğini yıllar sonra şöyle anlatıyor:
“UFC 40’da dürüst olmak gerekirse bunu başaracağımızı hissettim. Yıllar boyunca bir şeyler oluyordu. Her şey kasvetli görülüyordu. Bu sefer olacak gibiydi. O gece kafesin kenarında durdum ve etrafa baktım. O dövüşün enerjisi olağanüstüydü. İlk kez başaracağız dedim.”
Maça geçersek beklenildiği gibi genç olanın yaşlı olana kurduğu üstünlüğü görülüyordu. Daha dinamik, daha güçlü olan taraf Tito Ortiz’di ve karşılaşmayı da domine etmeyi başardı. Ken Shamrock, üçüncü raundda aldığı darbelerden sonra köşeden dönemedi ve maçı Tito Ortiz kazandı. Shamrock hayranları için büyük bir hayal kırıklığı olduğu şüphesizdi. Ortiz için ise büyük bir zaferdi ama son büyük zaferi olacaktı. Bu karşılaşmadan sonra bir daha kemer maçı kazanamadı. Yani görkemli günlerinin son büyük anıydı bu an. Daha sonra UFC, bu maçı iki kez daha ayarladı. Birinde iki dövüşçüyü The Ultimate Fighter’da koç olarak mücadele ettirdi. İki maçı da yine Tito Ortiz kazandı. Bu iki maç da sonucu az çok tahmin edilmesine rağmen UFC izleyicisi tarafından oldukça ilgi çekti.
UFC 40, şirket için görkemli günlerin başlangıcı oldu. UFC, bu gecede 100.000 PPV satışı yakaladı. Şimdilerde UFC için gülünç olsa da o günlerde son 5 PPV’de ortalama 45.000 satış yapabilmişlerdi. Ayrıca gecede 1,5 milyon dolar hasılat elde etmeyi başardılar. Feritta kardeşler ve Dana White, bu işten para kazanma umutlarını tam kaybetmişken bu geceyle birlikte tekrar bu işten para kazanabileceklerini anladılar. Bu maçtan sonra hafif ağır sikletteki büyük üçlünün (Tito Ortiz – Randy Couture – Chuck Liddell) rekabetine önem verdiler. Bu isimlerin aralarında yaptığı maçlar UFC 40’dan kat kat daha fazla para kazanmalarını sağladı. MMA’de Japonya’ya kayan ilgiyi ABD’ye yani kendilerine geri döndürmeyi başardılar. The Ultimate Fighter televizyon programıyla birlikte daha geniş kitlelere ulaştılar. 2007 yılında bir zamanlar gerisinde kaldıkları Japon PRIDE şirketini satın aldılar ve UFC dominasyonunu tamamen sağladılar.
UFC bugün varsa, milyar dolarlık bir şirket haline geldiyse o geceye borçlu. Tito Ortiz ve Ken Shamrock arasındaki o kan davası olmasa, o rekabet UFC çatısı altında yaşanmasa belki bugün UFC diye bir şirketten bahsetmeyecektik. Belki de bugün PRIDE’den Strikeforce’dan ve K-1’den nasıl bahsediyorsak UFC’den de öyle bahsedecektik.
Dövüş sporları ile ilgili içerikler için bizi takipte kalın!
Comments