Futbolun en üst seviyesinde nihayet sona doğru yaklaştık. Bilen bilir Şampiyonlar Ligi’ndeki asıl mevzu çeyrek finalden sonra alevleniyor. Hatta büyük takımların grup aşamasını zaman kaybı olarak gördüklerini de gayet iyi biliyoruz. Avrupa Süper Ligi projesinin de çıkış temalarından bir tanesi buydu. Çeyrek final maçları da başladı. Bu hafta yazı yazmak istediğim maç Real Madrid - Chelsea maçıydı. Çünkü Chelsea için bazı söyleyeceklerim var. Onu da aradan çıkaracağım. Keyifli okumalar.
Öncelikle Chelsea bu sezonki 3. hocasıyla da anlaştı. Frank Lampard tercihi iyi veya kötü bu gerçekten konuşulacak konu değil. Çünkü sezon sonuna kadar dükkanın önüne baksın diye takımın başına getirildi. İsmail Kartal ile Fenerbahçe’nin anlaşmasını burada referans noktası alabiliriz. Chelsea’nin bu sezonki futbol aklı, benim kendimi bildiğimden beri gördüğüm en kötü futbol aklı performansıydı. Yani en azından top class takımlar arasında öyle görüyorum. Öyle ki, Alex Ferguson sonrası Manchester United’ın futbol akıllarından biri olan Steve Edwards veya Bartemau’nun son dönemindeki Barcelona bile bu kadar rezalet kararlara imza atmadı. Tuchel’in kovulması için verilen belli bir tazminat bedeli var bu birinci zarar, Graham Potter’ı getirmek için verilen bir bonservis bedeli var bu ikinci zarar, üçüncü zarar ise Graham Potter’ı kovmak için verilen tazminat bedeli. Transferlere girmiyorum bile. Potter’a bonservis bedeli verilmesi yanlış değildi fakat hocadan yapamayacağını herkesin çok iyi bildiği bir şey istediler. Graham Potter’ın kariyerine baktığımızda eline geçen takımlara anında etki edemediğini, belli bir süreç sonrası başarıya imza attığını görüyoruz. Graham Potter’ı Chelsea’nin kısa vadede kurtarıcısı olarak görmek yanlışken, devre arası neredeyse takımın tamamını değiştirip Potter’dan biz para harcadık, sen de artık hünerlerini göster denmesi de apayrı bir saçmalıktı. Yani durum gerçekten felaket. Lampard görevinin başında 2. maçına çıktı. Chelsea’nin ilk 11 tercihlerinde çok ama çok büyük bir istikrarsızlık söz konusu. Her maç farklı bir ilk 11’in sahaya çıktığını görüyoruz. Hafta sonu oynanan ve kaybedilen Wolves maçının kadrosundan 3 farklı oyuncu sahadaydı. Ayrıca Real Madrid maçında da Wolves maçının aksine üçlü savunma ile sahaya yayıldılar. İlk başta bu plan kendi içerisinde tutarlı gözüküyordu.
Santiago Bernabau deplasmanında, bu kadar kolu kanadı kırık bir takımın çok derinde savunma yapması anlaşılabilir bir durumdu. Kontra çıkışlarında ise Kante’nin patlayıcılığına ve olası ön alan presi sonucu kazanabileceği toplara güvenmişlerdi. Real Madrid’de ise Mendy’nin sakatlığı dolayısıyla herkes sol bekte Alaba’yı beklerken Don Carlo gerçekten herkesi ters köşe etti. Ama Camavinga’nın sol bek başlaması da kendi içerisinde tutarlıydı. Real Madrid, Chelsea’nin ön ikilisine karşı oyun kurarken Kross’un savunmaya yardıma gelmesiyle birlikte üç kişiydi. Camavinga ve Carvajal’in neredeyse orta sahada kendi kenarlarının çizgisine bastığını görüyoruz. Camavinga’nın da %89 pas isabet oranı ile oynaması planın ne kadar iyi işlediğini gözler önüne seriyordu. Ayrıca Alaba, Rudiger’e göre daha atlet bir oyuncu. Chelsea’nin özellikle Sterling ve Felix ile deneyebileceği savunma arkası toplarında Alaba daha ideal bir stoperdi. Ancak bütün bu denklemlerin doğruluğuna rağmen Chelsea, Felix ile karşı karşıya pozisyonda golü bulsaydı o yaptığı planın meyvesini yiyecekti. Yine de bu planın meyvesini yeme ihtimalleri vardı fakat kaçırdıkları goller onlara özgüven aşılamışlardı ve yaptıkları çok derin savunmayı biraz daha öne çektiler. Bu da özellikle Vinicius kanadından tehlike demekti. Vinicius, maç boyunca yaptığı 6 çalım denemesinin 4’ünde başarılı oldu ve başarılı olduktan sonra da Real Madrid tehlike yarattı. 21’de gelen gol ise Chelsea’nin özgüven ile birlikte yaptığı o öne doğru evrilmeyi zorunlu kılmıştı. Vinicius ve Rodrygo’nun Chelsea savunmasında bulduğu boşlukların ardından yaptıkları akılalmaz tercih hataları olmasaydı maç daha da farklı bir noktaya evrilebilirdi. İlk yarıda Vinicius ve Rodrygo’nun tercih hataları dışında Real Madrid hatasız oynamıştı. Özellikle Valverde... Modric ile birlikte takımdaki oyuncuların ihtiyacı olduğu her an güvenilir bir pas opsiyonu oldukları gibi, Enzo Fernandez ve Kovacic’in kendi seviyelerinin çok altında kalmasının sebepleri oldular.
Chelsea için belki de tek olumlu şey savunma hattının boşluklara karşı çabuk dönebilmesiydi. Özellikle Rodrygo’nun Koulibaly ile birebir kaldığı pozisyonda Koulibaly’nin reaksiyonu takdire şayandı. O reaksiyon sakatlanmasına sebep oldu ve belki de kırmızı kartın dolaylı yoldan sebebi oldu. Cucurella oyuna girdi ve Rodrygo’nun önünde olmasına rağmen Rodrygo’ya savunma arkası konusunda müsaade etti. Chelsea belki bu sezon birçok yanlış transfer yaptı fakat en büyük yanlışlık Cucurella’nın transferi diyebiliriz. Chilwell’in atılması ve Rodrygo’dan daha doğru tercihler yapabilen Asensio’nun girmesiyle birlikte maçın skoru 2-0 olarak tayin edildi. Chelsea’deki maç adına tek olumlu şey Kepa’nın 8 kurtarışı diyebiliriz. Kendisi ile ilgili olan bu algıyı bu sezon biraz olsun kırmayı başarabildi. Milan - Napoli eşleşmesi dışında çeyrek finaldeki diğer 3 eşleşmenin ilk maç skorları, ikinci maçlarda dezavantajlı olan takımların çok zorlanacağı şekilde tayin edildi. En çok zorlanacak takım ise Chelsea.
Comments