Temsilcimiz Beşiktaş, bu hafta Avrupa Ligi’nde evinde Athletic Club’ı konuk etti. Yeni yönetim ve yeni hocasıyla birlikte Beşiktaş’ın çıktığı ilk resmi maç Athletic Club maçı olmuş oldu.
Beşiktaş maça neredeyse muhtemel 11 ile çıktı diyebilirim. Mevcut kadronun en iyi hali sahaydı. Ole Gunnar Solskjær bu maç için takımda bir değişikliğe gitmedi ki kendisi de sürpriz değişiklikler tapan bir hoca değil. Şartlar neyse elde ne varsa ona göre bir şeyler üretmeye daha yatkın bir hoca. Athletic Club ise kısmen rotasyon diyebileceğimiz bir 11 ile sahadaydı. Valverde belli pozisyonlarda rotasyona gitmiş demek yanlış olmaz. Avrupa Ligi’ni ilk 8’de bitirmeyi de neredeyse garanti ettikleri için böyle bir tercih de normal karşılanabilir.

Maçın ilk yarısını değerlendirecek olursam, Beşiktaş’ı beklediğimden çok daha iyi buldum. Çok sallantıda geçen lig performansı, tartışılan bireysel performanslardan sonra ilk yarı izlediğim Beşiktaş için herhalde maksimum bu kadar olur dedirtti bana. Keza rakip her ne kadar rotasyon yapmış olsa da ilk yarıda oyun kontrolü yüzde seksen Beşiktaş’taydı. Bu sürekli hücumda üretkendi anlamına gelmiyor ama temastan kaçmayan, rakibe alan bırakamayan, topla dikine hızlı çıkmaya çalışan bir Beşiktaş vardı. İlk yarıdaki her iki golde aslında bu söylediğimle bağlantılı bir şekilde geldi. Beşiktaş’ın attığı ilk golde, Muçi’nin dikine merkezde bulduğu alanı kullanması ve sonrasında Rafa’nın çok iyi düşüncesi ardından da Rashica’nın enfes bitirişiyle geldi. Golün ardından oyun kontrolü tamamen Beşiktaş’ta kaldı bana kalırsa. Ancak ilk yarının son anlarında, artık yorgunluk etkisi de olabilir, Nico Williams’ın sağ kanada geçişiyle de alakalı olabilir, Beşiktaş temastan kaçtığı ilk anda ve Athletic Club’ın ceza sahasında neredeyse ilk diyebileceğimiz düzgün vuruşunda topu kalemizde gördük. İlk yarı 1-1’lik skorla tamamlandı. İlk yarı için Beşiktaş’ta şahsen Immobile’nin daha efektif bir oyun ortaya koymasını beklerdim, çok sönük göründü.
İkinci yarıya geçecek olursak, 51. dakikada yine bulduğum alan, dikine top sürme ile pozisyon girdik. Rashica’nın getirdiği topu, Rafa ceza sahası içinde karşı karşıya gole dönüştüremedi. İkinci yarıda benzer şekilde pozisyon bulmaya devam ettik ancak bunlardan birini Rashica değerlendiremedi.

Beşiktaş ilk yarı olduğu gibi aynı oyun planına devam etti. 51. dakikada, yine orta saha kenarında kapılan topu Muçi, bu sefer sürmek yerine savunma arkasına kaçan Rafa’ya atmayı tercih etti. Rafa kaleciyi geçti, içeriye çevirdi ve arkadan gelen Rashica topu boş kaleye gönderdi. Beşiktaş skorda üstünlüğü yakaladı. İkinci golün ardından Athletic Club doğal olarak daha fazla yüklenmeye başladı ve topa daha fazla hâkim olmaya başladı. 70. dakikaya doğru Beşiktaş’ta iki değişiklik yapıldı. İlk yarı performansını şahsen yeterli bulmadığım Immobile çıktı. Bana kalırsa daha erken çıkmalıydı çünkü Beşiktaş maçı daha erken koparabilirdi.
Maçın 78. dakikasında Beşiktaş bir geçiş hücumu yakaladı. Rashica sağ kanatta topu taşıdı ve içeri çevirdi. Ceza sahasında topa buluşan Rafa bu sefer topu ağlara gönderdi. Skor 3-1’e geldi. Son 10 dakikaya 3-1 üstün giren Beşiktaş dakika 88’de Semih’in yerde kaldığı pozisyonun VAR’da incelenmesinin ardından 90. dakikada penaltı kazandı. Penaltıyı kullanan Joao Mario penaltıyı gole çevirdi ve skor 4-1’e geldi ve böyle sonuçlandı.
Beşiktaş, namağlup lider Athletic Club’ı 4-1 yendi. Ole Gunnar Solskjær Beşiktaş kariyerine görkemli bir başlangıç yaptı. Temsilcimizi tebrik edelim. Bakalım Ole Gunnar Solskjær’ın Beşiktaş kariyeri nasıl şekillenecek.
Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
Comments