Temsilcimiz Galatasaray, İngiltere’de Manchester United’ı 3-2 yenerek grupta ikinciliğini sürdürdü. Aslında gruplar çekildiğinde -taraftarlığı bir yere bırakırsak- bu grupta gerçekçi hedefin 3.lük olduğunu söylüyorduk ancak işler bu maçla değişti diyebiliriz.
Manchester gibi zor bir deplasmandan alınacak bir puan bile bizim için iyi bir avantajdı ancak beklentimizin de ötesinde bir galibiyet alarak büyük bir avantajı ele aldık. Çok uzatmadan maça geçelim.
Maçla ilgili ilk başta kadrolara değinmek gerek. Bu her iki takımın da oyun anlayışını etkiledi çünkü her iki takımın da sol bölgesinde sıkıntı vardı. Manchester United tarafında bir sol bek eksikliği görülüyordu, Galatasaray’da da sol bölgenin savunma olarak diğer bölgelere göre dezavantajlı kaldığı ortadaydı. Ama işin ilginç tarafı her iki takım da bu bölgeleri etkili kullanamadı. Manchester tarafında bunun etkisinin sebebi Bruno Fernandes’in orada tercih edilmesi olurken, Galatarasaray’da ise Tete’den istediğimiz verimi alamadık. Tabii Amrabat’ın kurduğu fiziksel üstünlük ve merkezden gelen Casemiro desteği bizim o bölgeyi kullanmamızı etkiledi.
İlk yarıda beklentilerin dışında olan bir durum da Galatasaray’ın önde baskısı oldu. Stoperlere hatta bazen Onana’ya kadar bir baskı uyguladı Galatasaray. Kadroyu gördüğümde ise bunun tam aksine rakibini karşılayan ve kontra-geçiş kovalayan bir takım hayal etmiştim. Bu durum Galatasaray’a bir avantaj sağlamadı keza Manchester United çok fazla geçiş yakalamaya başladı. Zaten son dönemde sıkıntı yaşayan United’ta, geçiş hücumlarında bireysel performanslar ön plana çıktı. Özellikle Rashford ve Hojlund United adına öne çıkan oyunculardı. Bizim için avantaj sol bölgemizi kullanmamaları oldu. İlk yarı yediğimiz gole baktığımızda, sol bölgemizden yememize rağmen maç boyu United bu sürekliliği sağlayamadı. Angelino’nun merkezde baskıya çıkmasıyla savunma arkasına atılan topla Rashford içeriye çok iyi bir top çevirdi ve Hojlund golü buldu. Bu golün hemen ardından 5 dakika sonra Davinson ileriye Zaha’ya uzun bir top yolladı. Normalde Zaha gole kadar ve hatta golden sonra sürekli çizgide topla buluşmasına rağmen bu uzun topta kendini ceza sahasına doğru attı. Ardından tamamen fizikel üstünlüğü kullanarak Dalot’a rağmen çok iyi bir vuruşla skoru 1-1’e getirdi.
İlk yarı adına bizim için olumsuz taraflar önde baskıdan verim alınmaması, Tete-Kerem ikilisinden faydalanamamız ve dolasıyla Icardi’yi topla buluşturamamız oldu.
İkinci yarı ise daha farklı bir takım vardı sahada. United yine geçişle oldukça iyi pozisyonlara girdi. İkinci yarının başında yediğimiz kontrada Rashford’ın içeri çevirdiği topu Boey kesmese şu an farklı bir şey konuşuyor olabilirdik. İkinci yarı oyuncu değişiklikleriyle birlikte oyunu biraz daha oynayabildik. Çünkü Galatasaray’ın oyununda şöyle bir sıkıntı vardı. Zaha’nın çizgide, Kerem’in merkezde olduğu senaryoda, Kerem’in ve Zaha’nın son dokunuşlarında isabet yakalayamadık. Bunun birkaç sebebi var bana kalırsa. İlki Kerem’in alışık olmadığı bir pozisyonda oynaması ki kendisini fazlaca kenara attı top alabilmek için. Diğer sebebiyse uyum. Kerem-Mertens-Icardi uyumunu zaten oyuncu değişiklikleriyle gördük ama bu üçlü arasındaki uyum Kerem’in merkezde, Zaha’nın çizgide olduğu senaryoda yoktu. Bu uyumun yakalanması için daha fazla maç oynanması gerekiyor tabii ki. İşte bu uyum-kas hafızası olayını oyuncu değişiklikleriyle birlikte yakaladık. Tabii sonuca göre iyi oldu diyoruz ama Oliviera’nın yaptığı isabetsiz pas (Davinson’un ayağı da kaydı) yüzünden yine bir kontra golüyle 2-1 geriye düştük. Ama Mertens’in oyuna girmesiyle önde daha etkili olduğumuzu düşünüyorum keza Kerem’in ilk yarı ve ikinci yarı performansı, girdiği pozisyonlar bunun kanıtı diye düşünüyorum.
2-1 gerideyken Galatasaray’ın aslında alışık olduğumuz pozisyonlarından birini gördük. Icardi geriye gelip bir istasyon oldu ve topu Barış’a aktardı. Barış kenardan iyi bir dribbling yaptı ve içeriye koşan Kerem’i gördü. Kerem düzgün bir vuruşla golü buldu. Böylece skoru 2-2’ye getirdik. Bu gol bizi moral olarak da toparladı çünkü 2-1’le birlikte bir düşüş yaşamıştık. Yaklaşık 7 dakika sonra ise çok büyük bir şans yakaladık. Galatasaray’ın önde baskısı ile Onana’ın yaptığı pas hatasında top Mertens’e geldi. Mertens ceza sahasına girdi. Burada bana kalırsa zeka ve tecrübe işbirliğiyle çok iyi bir penaltı kazandırdı. Aynı zamanda Casemiro kırmızı kart gördü. Hem penaltı hem de rakibini on kişi bırakan mükemmel bir iş. Tabii Icardi penaltıyı kaçırdı ama 2 dakika sonra kendisini affettirmesini bildi. Yine Davinson’dan gelen bir uzun bir topla birlikte savunma arkasına sarkıp oldukça doğru bir aşırtma diyebileceğimiz vuruşla golü buldu ve Galatasaray’a galibiyeti getirdi.
Maçın kalan anlarını bana kalırsa daha az stresli geçirebilirdik. Keza golü 81’de bulduk, uzatmayla birlikte yaklaşık 15-16 dakika bir kesit izledik. Ama United gelmeye devam etti. Bunu engelleyebilirdik. Daha sakin olsak daha topla oynayan taraf olsak bu süreyi rahat geçirebilirdik. Çünkü ister istemez rakip üstüne gelirken verdiğimiz gereksiz duran top fırsatları oldu. Bunlar bugün gole dönüşmedi ama yarın dönüşmeyecek diye bir şey yok. Daha sakin kalmayı bilmeliyiz.
Galatasaray aldığı bu galibiyetle grupta, Bayern Münih'in ardından ikinciliğini sürdürdü. Sıradaki rakip iç sahada Bayern Münih olacak. Çok zor göründüğünü biliyorum ama şu maçtan sonra bence her şey mümkün gibi geliyor. Bayern Münih maçlarından alınacak bir puanla birlikte ikinci olup gruptan çıkmak hayal değil gibi görünüyor.
Tüm futbol haberleri için bizi takipte kalın!
Comments