Herkese merhabalar! Hürriyet, Habertürk, Cumhuriyet gibi önemli yayın organlarında görev almış, şu anda İngiltere'de yaşayıp yeni medya içerisinde çeşitli görevler alarak ilerleyen tecrübeli gazeteci Alp Ulagay ile röportaj gerçekleştirdik. Değerli vaktini bize ayırdığı için sevgili Alp Ulagay'a şahsım ve Linesman ekibi adına çok teşekkür ediyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim!
Spor medyasında yer almak isteyen genç arkadaşlarımıza ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Hayalleri eğer bu alamda ise mutlaka yapsınlar. Spor, inanılmaz bir alan. Fazla sayıda malzeme var. Gazetecilik, yazarlık, yayıncılık büyümeye devam ediyor. Sadece futboldan bahsetmiyorum. "Spor" hızla büyüyor, bu da doğal olarak medyaya etki ediyor.
Yaratıcı olmaları çok önemli. Aynı zamanda fazla okumalarını tavsiye ediyorum. Kağıt, sanal ortam fark etmeden okuyarak bilgi sahibi olmak, insanın kendisine altyapı oluşturması oldukça önemli.
Son zamanlarda yeni nesil medya araçları ile yükselen ve ön plana çıkan bir genç topluluk var. Bu topluluk ile ilgili düşünceleriniz neler?
İngiltere'de yaşadığım için 5 yıldır Türkiye'ye uzağım açıkçası. Ama zaman zaman YouTube'da görüyorum. Tabii benim gördüğüm kişilerde inanılmaz genç arkadaşlar değil ama yeni yüzler görüyorum medyada. Çok genç arkadaşa rastlamadığım için net bir şey söylemeyeyim :)
Uzun zamandır çeşitli görevler ile spor medyasında yer alıyorsunuz. Sektörde en zorlandığınız anlar nelerdi?
Açıkçası gazetecilik kısmında en büyük zorluk o gazetenin her gün basılıyor olması. Yani bir içerik yetiştirme telaşı oluyor. Elbette büyük bir haz duyulur ama bir yanda da büyük bir stres kaynağı. Yeni medyada da artık video yetiştirme, içerik üretme telaşı olabilir. Ama benim en zorlandığım süreç, gazete zamanlarında yaşanılan stres duygusu diyebilirim.
Zorlu anlar haricinde “İyi ki bu işin içerisindeyim.” dediğiniz anlarınız nelerdi?
Gazetecilik aslında genel olarak kişisel bir tatmin işi. İçeriğiniz paylaşıldığı zaman büyük bir haz duyuyorsunuz. İçerik paylaşıldığında, okunduğunda, takdir edildiğinizde mutlu oluyorsunuz.
Geçmişte 15-16 yıl önce Pele'yle yapmış olduğum röportaj bunlardan birisi örneğin benim için. Oldukça beğenilmişti, bende çok gurur duymuştum. Onun haricinde yakın zamanda Fenerbahçe'nin eski sportif direktörü Damien Comolli ile röportaj gerçekleştirmiştim. O da beğenilen işlerimden birisiydi.
Ülkede oynanan futbolun yanında sürekli eleştirilen bir medya var. Sizce bunun temel sorunu nedir?
Bence iki sebebi var.
Birincisi, tüm ülkelerde yaşandığı gibi geleneksel medyanın yaşadığı kan kaybı. Özellikle de basılı gazeteler etkisini kaybediyor. Son 25 yıldır bu böyle devam ediyor. Okurun ilgisi, kuşak değişimi, medyanın yetersizliği de bunun önemli etkenleri. 15 yıl sonra basılı gazeteler belki hatıra olarak kalabilir.
İkincisi, Türkiye'ye özel bir durum. Medya ekonomisinin bozulması. Bunda siyasi koşulların büyük etkisi var. Kalite içerik üretenden ziyade üretmeyene reklam yığını oluyor. Kaliteli içerik üreten adamda bir süre daha para kazanamayınca işi yapamaz hale geliyor. Kişilerde kalitesiz olanı izlemek istemediği için tepki koyuyor.
En çok takip ettiğiniz, sevdiğiniz spor dalı hangisi?
Londra'da yaşadığım için asıl odak noktam futbol doğal olarak. Premier League'den, National League'e kadar futbol kültürüne hakimim. Maçlara gidip, kültürü öğrenmek çok farklı gerçekten.
Birleşik Krallık'ta yaşayan spor kültürü de çok farklı, sadece futbol değil. Birçok branşı takip ediyorlar, ilgileniyorlar. ABD'nin bile önünde olabilirler bu anlamda. Nüfustan daha fazla bilet satıldı geçtiğimiz sezon. Herkese 1'den fazla bilet düşüyor sezon başında. Gerçekten önemli bir rakam bu.
Rugby, at yarışı, kriket, dart, bilardo gibi birçok spor dalı ile ilgili turnuvalarda düzenleniyor. Noel günü hariç yılın her gününde organizasyon bulmanız mümkün.
Bende İngiltere odaklı bir spor takip içerisindeyim. Bu bahsettiğim birçok spor dalını takip ettim ve yazdım.
Sanırım İngiltere’de yaşıyorsunuz. Temel olarak bizim medyamızdan ne farklılıkları var?
Yazılı kültür hala sağlam. Türkiye'den en temel farkı bu. Gazeteler ve web siteleri ciddi anlamda okunuyor diyebilirim. Yazılı içerik üretimi oldukça yoğun.
Türkiye ile karşılaştırmak belki doğru olmaz ama ekran önünde çeşitlilik fazla. Yani kadın, erkek eşitliği sağlanmaya çalışılmış. Erkeklerde "beyaz" birisi varsa mutlaka "siyah" bir isim daha orada oluyor. Mutlaka kesitlerde görmüşsünüzdür sizde. Bu tepkiler sonrasında oluşmuş bir durum. İnsanlar eşitliği ekran önünde bir şekilde sağlamış durumdalar.
Profesyonel spor endüstrisinin genel durumu ile ilgili düşünceleriniz neler?
Aslında çok ilginç o kısım. Her ne kadar çok hızlı büyüyor olsa da dünya ekonomisine katkısı %1 değil sporun. Çok büyük bir gelişim avantajı olduğu kesin ama diğer dalların yanına yaklaşacak seviyede değil.
Örneğin, futbolda Çin'in veya Hindistan'ın milli takım anlamında başarılı olması futbolu bir anda fırlatabilir. Çünkü ülkelerin nüfusları da bununla doğru orantılı. Çin, futbola zamanında yatırım yapmış olsa da başarılı olamadı. Şimdi Suudi Arabistan orada bir hamle yapıyor ama pek başarılı olacak gibi görünmüyorlar.
Diğer yandan basketbol, voleybol ve diğer branşlar var. Basketbol kısmında Amerika ve Avrupa arasında büyük fark var. Avrupa basketbolu her geçen gün daha da kötü noktaya gidiyor aynı zamanla. Rugby'nin kitlesi basketbola göre daha az olsa bile ekonomik olarak değeri daha yüksek olabilir.
En başta da belirttiğim gibi oldukça büyük bir potansiyeli var sporun. Ama henüz o kadar büyük bir etkiye sahip değil.
Sevgili Alp Ulagay ile sizler için güzel bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Önerilerinizi de yorum kısmına bekliyoruz. Linesman'le kalın!
Comentários